28 Temmuz 2013 Pazar

Camille Claudel

Camille Claudel 

Camille’nin bütün akıl hastanesi dramını hissettik. Oradaki diğer hastalara, görevli kadınlara, doktorlara, binalara, ağaçlara Claudel’in gözünden baktık. Yönetmenin amacıydı buydu herhalde ve başarmış.

Claudel’in sanat başarısının, ardında iddia ettiği türden komplolar bırakarak onu hastanelik etmiş olma ihtimalini bile düşündük, doğru olabilir dedik.


Bir insanın vücuduna hapsedilmiş ve oraya sığmayan bir dramdı. 

25 Temmuz 2013 Perşembe

Gösterimdeki filmlerden: New York’ta 2 gün

Julie Delpy’nin Paris’te İki Gün’den (2007) sonra çektiği bir seri filmi olan New York’ta 2 Gün (Two Days in New York) birkaç haftadır gösterimde.

Yönetmenlerin başlıca dünya kentlerine özel eğilimlerinin en yeni örneklerinden biri olan yapım 2012 yılına ait bağımsız bir romantik komedi. New York’ta yaşayan Marion’un (Delpy) babasının Fransa’dan kız kardeşi ve sevgilisiyle gelerek dahil olduğu hayatında ırkçılıktan duygulara cinsellikten komediye dolu dolu 2 güne tanık oluyoruz.

Delpy’nin ortak bir senaryodan tek başına yönetmenliğini üstlenerek çektiği filmin en önemli referansı 6 sene önceki Paris’te İki Gün, zira bu film genel olarak beğenilmişti.

Bu film için Guardian’da yer alan bir yorum filmdeki Marion karakterinin yönetmen Delpy’nin alter egosu olduğunu söylüyor. Marion’un babası rolünde Delpy’nin gerçek babasının (Albert Delpy) oynadığını ve bir süre önce ölen annesinin yokluğunun filmin anlatımına katıldığını düşünürsek bu yorumun isabet oranı yükseliyor. Ama tabi alter egosu olmak zorunda da değil. Neyse.

Aynı yorumda Marion karakterinin nevrotik ruh haline dikkat çekiliyor. Cana yakın ama aklı karışık, oyun bozan Marion, entelektüel belirsizlik halini kontrolden çıkmış yalanlarla dengelemeye çalışıyor.

Uçuk ve tatmin edici bir komedi olarak tanımlanan filmin bol kahkaha vaat ettiği anlaşılıyor.

Woody Allen’ın New York Hikayeleri ve aynı yıl (1989) çekilen Seinfield dizisinden beri eşine nadir rastlanan düzeyde bir komedi olduğu söylenen New York’ta İki Gün için politik yorumlar da yapılıyor ve Fransa-Amerika ilişkileri için de rastlantısal bir meditasyon olduğu savunuluyor.


Sundance’da prömiyeri yapılan (2012) film festivalleri dolaştıktan sonra Türkiye’de de gösterimde, umarım izleyebilirim.

18 Temmuz 2013 Perşembe

Haftanın Filmlerinden: Gece Yarısından Önce (Before Midnight)

Bu hafta vizyona giren en önemli filmlerden olan Gece Yarısından Önce 1995 yapımı Gün Doğmadan (Before Sunrise) ve 2004 yapımı Gün Batmadan’ın (Before Sunset) oluşturduğu serinin 3. halkası.

Serinin yönetmeni Richard Linklater da oyuncular Ethan Hawke ve Julie Delpy ile üçüncü kez bir araya geliyor.

Sınırlı sayıda salonda gösterime girdikten sonra yoğun ilgi üzerine geniş bir dağıtıma ulaşan, Sundance’da öne çıkan yapımlardan Gece Yarısından Önce 10 milyon dolardan fazla gişe hasılatına ulaşarak büyük bir sürpriz yaptı.

İlk iki serinin üç kahramanından yönetmen Linklater 2011’e ait bir video röportajında oyuncular Erhan Hawke ve Julie Delpy ile son altı aydır çok sık görüştüklerini söylemiş. Bu detayın devamından önce Julie Delpy’nin J.L. Godard filmlerinde oynamış olmak gibi bir azizeliği olduğunu –en azından benim için- belirteyim. Julie de birkaç yıl önce Fransa plajlarında geçen bir komedi çekmişti ama henüz izleyemedim.

Büyük ihtimalle Delpy’nin bu filmi gösterimdeyken yönetmen Linklater ve Hawke ve Julie birbirlerine ‘Sunrise-Sunset’ serisindeki karakterlerini çok özlediklerini söylemiş. En son halkası 2004’te gösterime giren serinin devamını çekmenin çok iyi olacağını düşünüp üçlü kolları sıvamış.

9 sene önceki filmde yolları ayrılan çiftten birinin, eşinden boşanarak ve çocuklu olarak diğerinin ise yalnız olarak karşılaştıkları bir hikaye, evlilik, aşk ve uzun süreli sadakat temaları içeriyor.

Yunanistan’ın Messenia adasında Linklater ve Delpy’in senaryosunu yazdığı sıralarda MTV’nin ısrarlı sorularla seyrini araştırdığı yapım aslında Yunanistan’da çekilecekti. Yönetmen Linklater MTV’ye “Üçüncü hikayeyi geliştirmeye çalışıyoruz. Eğer işe yararsa filmi çekeceğiz, olmazsa çekmeyiz de. İnanın proje üzerinde durulacak durumda değil” dese de filmin çekilmeye değer hikayesi oluşuyor ve çekiliyor.

Sundance’da öne çıkan yapım ayrıca 63. Berlin Festivali yarışma dışı bölümünde de yoğun ilgiyle izlendi.

Eleştirmenlerin ve izleyenlerin hayli beğendiği film önceki iki filmin yanı sıra Fransa Yeni Dalgacılarından Erich Rohmer’in filmleriyle de eşleştiriliyor.


Modern sinemanın en iyi aşk hikayelerinden biri olarak nitelenen film bazı diyalogların uzun ve anlaşılmaz olması gibi eleştirilere de hedef oluyor. Gece Yarısından Önce (Before Midnight) ABD’de 7 milyon dolardan fazla, dünya çapında ise şimdilik 10 milyon dolardan fazla gişe geliri getirdi. 

14 Temmuz 2013 Pazar

Haftanın Filmlerinden: Vadimdeki Gözyaşları (La vallée des larmes)

Lübnan’da mülteci kampında büyümüş birinden gelen belge üzerine Lübnan’a giden Kanadalı bir gazetecinin burada bir yardımcıyla çıktığı yolculuk üzerine bir film Vadimdeki Gözyaşları (The Walley Of Tears)

Yönetmen ve senarist  Maryanne Zéhil, lavalleedeslarmes.com’da yayınlanan röportajında Arap-İsrail savaşından sonra Lübnan’da oluşturuulan Sabra ve Şatilla mülteci kampında 1983 yılında yaşandığını öğrendiğimiz katliam üzerine dramatik ve politik bir film yaptığını söylüyor.

2001’de Belçika Lahey’de olayla ilgili adli sürecin zanlıların cezasız kalmasıyla sonuçlanması üzerine harekete geçen Zehil, Mary karakterinin bu katliamda Lübnanlı Hıristiyanların rolünü ele alıyor. Kendisi de bir Hıristiyan olan Zehil, dünyanın kendisi gibi kendi ‘grubunu’ bir kenara bırakarak doğrudan acıya ve işlenmiş suçlara odaklanan insanlara ihtiyacı olduğunu vurguluyor.

Zêhil, Lübnan’da bu acı olaylar sırasında uzun süre gazetecilik yaptığını belirterek, olaylara doğrudan tanıklık etmiş olmanın filmi yapmasında önemli bir rol oynadığını ifade ediyor.

Bu konuyla ilgili bir film yapmak için neden 30 yıl beklediği sorulan Zehil, olayla ilgili davanın 2001’de sonuçlandığını ve suçluların cezasız kalmasının kendisini derinden yaraladığını söylüyor.

Kanada Quebec’te bunalmış bir gazeteci olan Mary karakteriyle çıktığı yolculukta söz konusu dönemi anlatan yönetmen Zehil, kamptan kurtulan bir kişinin belgelere döktüğü bilgilerle kendi tanıklıklarını ve bildiklerini perdeye yansıtmış. Zehil, film İsrail-Filistin çatışmalarının nedenini izleyen herkese gerçekçi bir şekilde anlatabilirse, kendisinin yapımcı olarak en büyük mutluluğu yaşayacağını belirtiyor.

Benzer konuyla ilgili Denis Villeneuve’in Incendies filmi hatırlatılan Zehil, kendi filmiyle Incendies filmi arasında bir bağlantı kurması istendiğinde buna çok istekli görünmüyor. Zehil, Villeneuve’ün filmindeki ana karakter Wajdi Mouawad’ın Lübnan’ı 8 yaşında terk ettiğini ve filmde anlattığı Lübnan’ın daha çok Wajdi’nin hayal gücüne dayandığını söylüyor.

Zehil, kendisinin ise olaylara doğrudan tanık olan bir gazeteci hassasiyetiyle çalıştığını ve daha gerçekçi bir anlatı kurduğunu ifade ediyor. Bu açıdan kendi vizyonunun Villeneuve’inkinden farklı olduğunu savunan Zehil, “İkimiz de Kanadalıyız ve Montreal’de yaşıyoruz, bu filmle ilgili başka bir benzerlik unsuru yok” diyor.

Zehil Villeneuve’nin oyun yazarı ve şair olduğunu hatırlatarak başlattığı farklılıklar dizisini kendi filmiyle Incendies arasındaki farklılıklara kadar çoğaltıyor.

Incendies-İçimdeki Yangın’ı izlemiş biri olarak yönetmen Zehil’in kişisel olarak nitelendirdiği kendi filmiyle arasındaki farklılıkları tahmin edebiliyorum. Çünkü İçimdeki Yangın, yönetmeninin kişiselliğinden çok başrol karakterinin kişisel hikâyesine odaklanıyordu.

İyi seyirler.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Why Lady Gaga’s name is Lady Gaga

Lady Gaga’s name is inspired from Queen ‘Radio Gaga’ song. She said that. I don’t know her real name. It is known but I don’t.

Her real face and real name are in back of some created designs.

She is supporter of gays and lesbians and others. She gives role them in videos and she said she loved them.

Someone claim she is lesbians but I don’t think.

First characters of her name is L and G. I think this may be subliminal message for people. (Lesbian and Gay).

I think LG will have a new concept which includes Lady Gaga’s musical career and includes her ‘marginal’ approach to lesbian people and gay people.

So LG will not be only some sexual symbols but also it will be symbols of a new musical and social culture in near future.

Lady Gaga strikes aggression against lesbian and gay people with these letters.


Some ad materials which written only ‘LG’ will be seen in concert areas. And we will say only LG for her. 

Film mi Google reklamı mı: Genç Çıraklar (The Internship)

Shawn Levy tarafından yönelten Vince Vaughn ve Jared Stern tarafından senaryosu yazılan komedi filmi Genç Çıraklar’ın (The Internship) yapımcılığını da Vaughn ve Levy üstlendi.

Gelişen dijital teknoloji nedeniyle işlerinden olan ve kendilerini yeni iş alanlarında geliştirerek hayata tutunmaya çalışan iki kafadarın Google’dan aldıkları iş garantili kurs sırasında yaşadıkları komik olayları anlatan film Amerikan rüyası ve başarı hikâyesi mitine ilişkin bir içeriğe sahip.

Filmin başrol oyuncuları Vince Vaughn ve Owen Wilson 2005 yapımı Wedding Crashers’tan (Davetsiz Çapkınlar) sonra ikinci kez bu film için bir araya geldi.

Film ayrıca Vaughn, Levy ve Stern’in 2012 yapımı The Watch’dan (Gözüm Üzerinizde) sonraki ikinci ortak çalışması.

Eleştirmenlerden ve izleyenlerden pek olumlu yorumlar almayan filmin Vaughn ve Wilson’ın daha önceki ‘Davetsiz Çapkın’ yapımı kadar başarılı olmadığı söyleniyor. Filmin uzun bir Google reklamı olduğunu düşünen eleştirmenler de var.


Silikon Vadisi üzerine sert eleştirilen içerdiği söylenen film özellikle bu alana ilgisi olanların ilgisi olanları cezbedebilir.

12 Temmuz 2013 Cuma

Haftanın filmlerinden: Bir Kadının Gözyaşları

Fransa sinemasının ve Yeni Dalga’nın geçen yıl hayatını kaybeden yönetmenlerinden Claude Miller’ın son filmi olan ‘Bir Kadının Gözyaşları’ (Therese Desqueyroux) François Mauriac’ın aynı adlı romanından uyarlandı.

Daha önce de beyaz perdeye uyarlanan roman ve film, kocasının ve çevresinin katı kurallarından kurtulup hayatını yaşamayı aklına koymuş bir kadının ‘Therese Desqueyroux’un gözyaşları’nı anlatıyor.

Yönetmen Claude Miller, Yeni Dalga’nın diğer usta yönetmenlerinden François Truffaut’un asistanı olarak yetişen isimlerden. ‘A Secret’, ‘Class Trip’ filmleriyle tanınan yönetmen bu filminde 1920’lerin Caz Çağı’nın Madam Bovary’si Desqueyroux karakteri üzerinden toprak sahibi kocası ve çevre ile kendi hayatı, cinselliği ve hayalleri arasında bocalayan kadına odaklanıyor.

Başrol Desqueyroux’u canlandıran Audrey Tautou’nun gerçek hayattaki eğlenceli kişiliğini geri çekerek durgun rolüne kolay ve başarılı adapte olduğu konuşuluyor.  Eleştirmenler, Desqueyroux’un hayat ve toplum içindeki konumundan duyduğu memnuniyetsizliğin kaynağının ise belirsiz olduğunun altını çiziyor.

Bunalımdaki kadının aşırı kuruntulu ve beceriksiz kocasını canlandıran Lellouche’nin rolü karşısında Tautou’nun zeki ve tutku dolu zorlu rolünün altından başarıyla kalktığı belirtilenler arasında.


Karı-koca arasına sıkışıp kalmayan filmde sürpriz gelişmeler, entrikalar ve politik tartışmalar izleyiciyi bekliyor. 

30 Haziran 2013 Pazar

Existence

The best invention of human is egoism. It is the best life method.

Basic question of existence is where we are in tragedy.

God and human can’t exist in same time despite they are in different ways. God and human can’t exist despite each other. God and human can’t exist for each other.


Human has consciousness about himself existence. Existence of others is just doubt.

28 Haziran 2013 Cuma

Steven Soderbergh and The Side Effect

The Contagion, Magic Mike, Good German were more peaceful, softer than The Side Effect.

I have not guessing Steven Soderbergh will make a femma fatale-film noir till see The Side Effect. Two bad women were arrested, one good man (Despite prison) is murdered and one other man (Good doctor, good husband and good adoptive father) was cheated.

Psychology, psychiatry, therapy and drugs are not full innocent. But people who trust all this processes don’t like the movie.

I hoped story of a woman who between two men. I hoped some psychological tension. But someone murdered others for conspiracies and someone makes big moneys, so?

Soderbergh used to tell criticism of system with appearing of basic. But now, not only some sick people or doctors but although all therapy studies are accused. This is not style of Soderbergh.  I think Ken Loach wouldn’t make this movie, too.

Sick woman who murdered husband misses father since her childhood. Or her old therapist claims that to doctor that (Jude Law). Doctor is successful in carrier and he is happy with wife he has a son (Adoptive), he is a good father.

Being of good father of doctor coincide with claim of lived fatherless childhood for sick woman.  Woman who seeks a good father in relation with her doctor (Law) is a liar. Doctor is a good father and problems of woman are not sourced by fatherless.


Casting was telling us strategy of movie is around Jude Law. Yes we will watch a psychiatrist problems. Yes we witnessed all dirtiness of  private insurance in USA and we witnessed problems of therapy in The Side Effect. But do I care about this? 

22 Haziran 2013 Cumartesi

Why sex is taboo

According to all people around the world sex must been legalized between 2 people. That is this for centuries even before all prophets, even before first philosophers, people liked sex but they scared sex.

Because people were a sort of animal and they could do sex free, like cats or dogs or birds. But since they evaluated to humanity they resist to being like cats or dogs or birds. Because when they evaluated to humanity they became social sort and doing sex free in streets and with everybody is contrarian social thinking humanity. And humanity made taboos for being different from other animals.


Sex taboos are ways which for escaping animalistic nature and freedom. 

19 Mayıs 2013 Pazar

Schindler’s List and Good German


When Steven Spielberg made Schindler’s List he showed the problem what causes World War I is fascism, not being German. He shot black and white.

Steven Soderbergh told directly German was good when made Good German movie. He shot black and white, too. German heroes in Spielberg’s movie and Soderbergh’s movie were died. Good German Schindler died and Good German Emily died. But Jews of Schindler and Jew of Good German (Emily’s Lena) were survived.

Little girl wears black trouser in Schindler and little boy wears black shirt in Good German walked in through to crowded. 

13 Mayıs 2013 Pazartesi

One Direction, Beatles and Walter Benjamin


I don’t like Beatles, although don’t like John Lennon, too.  When I was child or teenage their songs were like pre-school jingles.

Lately I have watched a documentary about Beatles, I hate them now.

One Direction group follows Beatles road and yes they are successful commercially but when I saw them on TV I zapped. Who wanna see 5 boys in stages? Spice Girls and others 90’s groups, do you remember them?

What is the line of One Direction group? I don’t know and I don’t wonder. If someone made film I’ll watch but now nothings much more than news about them: they are gay or not, what they are doing before or after concerts etc.  

Beatles was just money machine. They care only about money and their songs were just party songs.

When I read Slash (Old member of Guns’n Roses) interviews about 20 years ago I enjoyed. Because I knew new codes of marginal characters. If Slash and Axle shared their girlfriend each other or didn’t, why Axle didn’t like Slash, why Slash didn’t show himself face, etc.

But One Direction has only an ascription: Walter Benjamin. This great German intellectual and name of One Direction is common. One Direction is Benjamin’s book name. But I wonder members of One Direction read this book.

My only characteristic music group which alive and daily is Cold Play. I like them. 

29 Nisan 2013 Pazartesi

About ‘Glück’ movie


Director and Writer Dorris Dörrie (Also Writer Ferdinand von Schirach) tells story of a girl was raped by soldiers in Macedonia. She escapes to Germany illegally and she meets with a homeless boy. 

Shooter story is told so softly that we can submit strange relation with girl and boy. The movie, stars are Andrea Sawatzki, Alba Rohrwacher, Vinzenz Kiefer, includes many tragedies in short time. Maybe it could be more tragic in a longertime. 

Director Dörrie critics German teenage life style and she positioned herself opposite of Michele Haneke who critics bourgeois society world wide. 

Alright, how does she do this? She uses violent elements in this movie much harder than Haneke. Dörrie’s visuals have directly violent acts by member of teenage, boy. It is too clear even more than Korean movies. 

No spoiler. If you haven’t seen it yet, watch. 

26 Nisan 2013 Cuma

Short story


Caravan leaved where under of tree. Rising sun was drying leafs, windows and sun with wind were drying hair. Girlfriends, sleeping in back were from sea side village and he had to survive from them. But he remembered him.

He parked wayside and opened all doors. ‘Go down’ he shouted. They awaked up asked that where they were. ‘1 mil away from village’ he said. ‘If so take us back away’ they said. OK.

He drove back caravan. Girl was sitting next to him, other girl was in back. “Will you come back three times after leave us to village?’ girls asked. “No,” he said. “I will place to a hotel and you will go to other village with come back on this road with my caravan.” “And?” “And you will bring my friend who I will describe you.” “Why don’t you go back alone to there?” “I am tired and I must take away you to your village.”

He parked to a hotel garage in seaside village and hired a room. Girls were in caravan and he came back. “Who is your friend” girls asked. “You will tell him my name and that I will wait him at here. He can call me with mobile phone. I will wait you in front of hotel” he said and gave them address

Girls were on road. They were fast. They parked in front of home in address and knocked on the door. “Why didn’t he come?” Girls talked about story and said he was tired. “You can call him” girls said. “Doesn’t matter” man said and they departed back.

When they step up to hotel, man called friend. He said that he planned a sex party with those girls but girls didn’t want to speak about that until come to room.

He welcomed them in front of hotel, gave to man the key and said him to go up. “Right, would you like having shower girls” he asked. Girls were tired and shower was good idea.

They were drinking in room and girls were in shower. “Listen to me, our fantasy is that you to tie me and you to attack to girls” told to friend. “Oh shit! This is wonderful” man said.

Man tied him and took off dresses until girls go out from shower. Girls saw a tied man and a naked man when go out. Man attacked them and girls screamed again and again. While man tried to rape girl, her friend took a vase and shot to man’s head.

Man died, girls were arrested and he opened a beer in caravan. 

24 Nisan 2013 Çarşamba

Hikaye 2


            Yağmur başladı. Büyük mezar taşının dibine oturdu, hırkasını taşın tepesinden ayaklarına kadar gerdi. İlk kez tatil için geldiği küçük kentin sokaklarının en uzak noktasına kadar ilerlerken paslı kapının önünde bulmuştu kendini. Dizlerindeki pas izlerini çamur zannedip şaşırdı, ama mezarlığı gördüğünde yaşadığı şaşkınlık daha büyüktü. Bu kentten kimse ölmezdi, ölen de başka şehirlere götürülürdü. O zaman bu ölüler kimdi, kimindi?
            Yağmur başladı. İnsanların koşuşturarak içine doluştuğu bir dükkânın tentesine sığındı. İçeriden pencereyi açan el bir bardak çay uzattı. Yolda ilerlerken işyerine en kısa mesafedeki çay ocağının önünde bulmuştu kendini. Camdaki buhardan içeriyi göremediği için bütün sokağın oraya sığındığını zannedip şaşırdı, ama diğer tentelerin altında da çay içenleri gördüğünde yaşadığı şaşkınlık daha büyüktü. Bu sokakta kimse ocakların önünde çay içmezdi, içemezdi. O zaman yağmurdan kaçmak, kime kaça mal olmuştu, kime ne kadar kazandırmıştı? 

23 Nisan 2013 Salı

Hikaye


Dışarı çıktı. Koltuğunda oturan adama, oturmaya devam edebileceğini söyleyerek, gazetesinin eklerinden birini istedi. Bulmacanın dört karesi büyüklüğünde bir resim gördü. Halıyı süpüren kadına bu tabloyu görüp görmediğini sordu. Kadın üçüncü kata çıkmasını önerdi, hemen ardından ekledi, “emin değilim.” Henüz birinci kattan çıkan merdivenlerde tabloyu gördü. Aşağı inen çocuk “ben çizdim onu” dedi. Sordu, “odama alabilir miyim, izin verirsen?”. “Odan? Nerede?” diye sordu çocuk, cevap verdi: “İki kat aşağıda.” “Merdivenin zincirinden kayarak inmeme yardım edersen olur” diye öneride bulundu çocuk. Merdivenin asılı olduğu zinciri tutarak tabloyu aldı, tırabzana yasladı. Sonra da çocuğu kucaklayarak zincire tutunmasını sağladı. Odasının kapısına geldiğinde çocuk kalabalığa karışmıştı.

İçeri girdi. Binanın güneşli bahçesinde bir aile yere oturmuş yemek yiyordu. Onlara aldırmadan yola çıktı, bir süre bekledikten sonra bir araba durarak sürücüsü nereye gideceğini sordu. Çiçekçiye gideceğini söyledi, tablosunun dibine çiçek yerleştirecek ve dalları alt çerçeveden resme uzanacaktı. Sürücü adam “iyi fikir” dedi. Sohbete dalıp farkında olmadan birkaç çiçekçinin önünden geçmişlerdi. Sürücü bir evin balkonunda güneşlenmeye çıkarılan begonyaları görünce, onları istemesini söyledi. Arabadan indi, çiçeklerini sulamak üzere balkona çıkan kadına begonyaları kendisine verip veremeyeceğini sordu. Kadının evin kapısına kadar getirdiği çiçekleri aldıktan sonra başka bir arabanın bagajına koyarak odasına dönmek üzere yola koyuldu. 

16 Nisan 2013 Salı

The Poseidon Adventure and On The Waterfront movies


Paul Galicco’s novel was filmed by Ronald Neame (Director) and Irwin Allen (Producer).



I had watched On The Waterfront movie from director Elia Kazan while studying cinema at college. On The Waterfront is a story religionist intervention of employer issues. A priest interferes to issue between employers and boss. Alan Deleon is at lead role, do you remember?

When On The Waterfront movie was made in 1954, all artists had to touch religions against socialism. And a priest presents religionist salvation against employer-boss fight. Strange.

The Poseidon Adventure is a later movie (1972). It was made after 1960’s. Social opposition is out in USA and Europe but singular freedom is in. Nietzsche is learnt, Camus is read, Sartre is loved, everyone run to streets and squares.

Sermon, in Poseidon ship, is in a crossroad when ship capsizes. He doesn’t yield to fate, he tries victory again and again against dying in centre of sea. And he saves people despite him dies. He challenges to god and fate when dying.

We see agent of ship boss, when he says ‘faster, faster. Because we pay thousands of dollars per day of travelling.”
Sermon doesn’t pray for any victim who dies next to him. An old man loves and anterior prostitute and he travel with her.

Poseidon Adventure is a progressive movie. It has many awards and a good memorize in minds. If you haven’t see it yet, watch asap. 

14 Nisan 2013 Pazar

Victim of Rapping Bacca and a Theatre Spectacle


Theatre spectacle ‘Yollu’ is about Pippa Bacca, Italian performer, peace bride, who had been raped and killed in Turkey while she goes to Israel with bridal dress about 5 years ago.

But lead role is not Bacca in the spectacle. Writer Ali Ömür Ulusoy looks at the tragedy with angle of psycho, trucker driver who had raped and killed Pippa Bacca. Writer Ulusoy and director Bülent Çolak draws a psycho character who gets sick and applies to doctor. When he is cured he loses penis in hospital.

The spectacle claims that being owner penis is not related with raping culture, psychopathology and male-dominant society. The claim is that all pathology is established on dominant appeal which excludes the woman and unpowered people.

I think it is a kind of revenge from rapper man of victim Pippa Bacca. Writers, directors, all innocent people would like to revenge from rappers and killers but being castrate in spectacle looks like a primal revenge.

This is so primal revenge that I wonder claim of writer is powerful and scientific enough. I wonder being owner a penis is not related with domination and violence.

Because we know that some people who had been castrated in harems, moving femininely and their characters evaluate to more humane.

21 Mart 2013 Perşembe

soundproof toilets

Who wants to hear voices of husband or wife in toilet? So all married people need to soundproof toilets. Architects can.

I don’t marry with woman I felt in love. She can come home but she can’t live with me. I don’t want to seem her while watching, eating, reading, sleeping and wearing. Go home.

Man live with whom till marriage: Mother, father, brother, sister, grandparents, friends. If so my wife or girlfriend who lives with me will be like mother, father and ordinary friends. Fuck.

Jean Luc Godard was mad but he is madder than old. His madness spires every year. His movie will be like a cardiograph line a few years later.

Spielberg is a good homework student.

Who lives with a god in home? I prefer a cat.

In fact writing decently about movies is like praying abusively. I want to say fuck ass hole when I pray and I write decently about movies.

I studied cinema in college but lesson demoralized me. Spielberg crapped us during our childhood. I learnt this.

But while Steven Spielberg crapped to us toilets was soundproof. 

19 Mart 2013 Salı

1984 TRT yılbaşı videosundaki o eller?


Duvardan inen sütunların böldüğü o zamanın koşullarına göre hayli geniş bir gazino sanırım, Zeki Müren ‘Gitme Sana Muhtacım’ şarkısını söylemek üzere pür alkış yerinden kalkar.

Salondakileri selamlayarak Ajda Pekkan’ı ise hususiyetle öperek salonu dolaşır ve manken Neşe Erberk’i elinden tutarak piste çıkarır.

Müren, bir yandan şarkı söyler bir yandan da Neşe Erberk ile dans eder. Salondaki çoğu kadının saçı permalı jöleli kabarıkken Neşe’nin saçları dümdüz ve beline kadar iner.

Neşe’nin eli Müren’in omzundadır ve tutar omzu. Ama diğer kadınlar, mesela Halit Kıvanç ile Ajda ve diğer çiftlerin kadınları neden ellerinin tersiyle tutar daha doğrusu dokunur eşlerine?

Videoyu izlerken bu teamülü uygulamayan diğer bir çiftin Erol Evgin-Sezen Aksu çifti olduğu görülür.

You Tube’da videoyu bulup izleyince 1980’lerin eğlence ve imaj anlayışının tüm detaylarını görebilirsiniz, tabii ilgileniyorsanız. 

İnsan içkiden neden korkar?


İnsanın içkiyi sevmesi değil ama içkiyi çok sevmesi ve alkolizm kadar tehlikelidir içkiden korkması.

Çünkü kendisinde açığa çıkmasını istemediği gizler barındıran insan içkiden uzak durur. Biranın, rakının, votkanın kokusundan rahatsız olan insanın aynı zamanda o kokunun çok farklı, handiyse daha önce hiç duymadığı ve başka nesnelerden alamayacağı koku olduğunun farkındadır ve sadece kokusuyla bile sarhoş olma potansiyeline sahiptir.

Tabii ki kokusuyla bile şevke gelenlerin içkiden uzak durması alkolik olmasından iyidir ama içkiye ya müptela ya da düşman olmanın temelinde yatan şeyin aynı olduğunu düşünmek bana çok daha derin korkular enjekte ediyor.

İnsan gizlerinin kendisi ve çevresindekiler için verimli bir şekilde açığa çıkması için ayık ve uyanık olmak gerekir. Aşırı alkol bu ortaya çıkışı saptırır, bilinçaltı rüya ve hezeyanlar gibi insanın canına okur. İşte kendisinin farkında olan, gizlerini uyanık ve ayıkken fark edip onları yaşantılayan insanın içkiden korkması ya da içki müptelası olması için bir neden kalmayacaktır.

Sosyal içicilik neden olayın güzelliğini yaşamak gerek. İçkiye bağımlı olmak da düşman olmak da hem sosyal hem kişisel açıdan fena halde engelleyicidir. Afiyet olsun. 

18 Mart 2013 Pazartesi

Misafir Havlusu Nedir-Kağıt Havlu Nasıl Ortaya Çıktı?


Misafir havlusu biz ailece mikrobumuzu bile paylaşırız yıllardır, bu yüzden bağışıklıyızdır birbirimize karşı aman size bulaşmasın pıtırcıklarımız demek değildir illa ki, dışarıdan geldin, kim bilir nerelerden geldin, nerelere dokundun, nasıl temizlendin tuvaletten çıkarken, misafirimizsin ama mikrobik birikiminiz sizin için hazırladığımız bu akşamki programımıza dâhil değil maalesef demek de olabilir.

Sizin sadece birkaç saat kullanacağınız o havlunun bu kadar süslü püslü kaliteli olması da bizim naifliğimiz zira size her şeye rağmen önem veriyoruz da demek değildir belki, iyice renkli temiz ve kaliteli olsun ki misafir o havlunun evi terk etmelerinden sonraki birkaç dakika içinde kirli sepetine atılacağını düşünmesin, olur da bu kadar güzel bir havlunun ziyaret sonunda olduğu gibi saklanacağını diğer misafir havlularının yanında müze eşyası gibi korunacağını düşünürse, bu onun sorunudur, keza bazı komşularımız çöpe attıklarını itiraf etti geçende.


Misafir havlusu misafir ailenin ortak malıdır, kendi hijyenik bağışıklığınızı evimizde de sürdürebilirsiniz anlamına da gelmeyebilir bazen, ev sahibi aile, eski püskü havlusunu hatta kim bilir belki kirli unutulmuş havlusunu misafirden gizlemek ister, bu durumlar için ev sahiplerinin de kendi özel havlularını çıkarmaları alışkanlıktandır ama bazı alışkanlıklar zor yerleşir.

Peki, misafir grubu birden çok ise yani birkaç aile geldiyse ne olur? Çok çok feci uygulamalar başlar, pembe olan X ailesinin sarı olan Y ailesinin mavi olan ev sahibinin havlusudur. Peki, bu düzene o kapalı banyo kapısının ardında uyulacağını kim garanti edebilir? Hiç kimse, özellikle minikler için bu 3 havlunun tek farkı renkleridir ve gelişigüzel eller silinir, hatta bazen hepsine silinir.

Peki, misafir kendisine tahsis edilen bu havlunun temizliğinden emin midir? Olabilir de olmayabilir de. Ama eğer değilse? O durumlar için cebinde ya da çantasında taşıdığı özel mendilini ya da peçetesini çıkarır, rahat rahat kurulanır.

İşte bütün bu tartışma ve şüphelerin sonucunda kâğıt havlu müthiş bir icat olarak banyolardaki yerini aldı.

İster inanın ister inanmayın ben tüm kahvehanenin aynı tuvalette aynı sabunu ve havluyu kullandığına tanık oldum defalarca.

Yaşasın kâğıt havlu ve sıvı sabun. (Sıvı sabuna sonra değinirim, ama şimdi önemli olduğundan hemen belirteyim, sıvı sabun kullandıktan sonra elinizi iyice durulayın, kanser olursunuz.)

Ways of writing best-seller novels


I have some advices for writing novels like Debby Macomber or Harley Coban but not like Sherlock Holmes (From Sir Arthur Conan Doyle).

Your novel must include murder, match or theft. Murder, match or theft must not be in centre (If you don’t want to write like Conan Doyle). Some women and men in communication with each others, some sensitive relations, love and romance. Or some relativity relations, lost brother, sister, unknown father etc.

But main advice for candidate writer… You must describe all acts (Sequences) and dialogues according to movie or queue watchers. You must describe all details which readers want to see in a movie or queue. You must montage all acts, events and dialogues like movies.

Policemen, agents, soldiers, crowded people much more people women, children, schools, hospitals, kiosks, fields, beaches you can write must place to your novel like movies in.

You must create so sequences that reader may simulate Manhattan buildings, towers, sea, swimming pools, forests and mystic villas, streets, suits of people etc.

Every character you create must have some feelings which readers don’t have but readers want to have, like love, guarded man or woman, living in a kiosk, being someone who has been felt in love by two or much more people etc.

Your dialogues must be realistic, natural but elite and clear. And course you must add some sex acts with details.

If you can do all these, later of is easy. 

6 Ocak 2013 Pazar

filmler

Operasyon:Argo filminin 70-80 model Hollywood tarzıyla çekilmiş olmasındansa değişik bir tarzla çekilmiş olmasını beklemek safdillik olur, olsun.

Açlık Oyunları filminin açlık dışında her şeyi dert edindiğini düşünüyorum. Hiç insancıl değil.

Michele Haneke'nin her defasında bunu yapmasına neden izin veriyoruz. (Amour).

Bulut Atlası, o kadar emeğe yazık olmuş denilesi, bütün bir hikaye yok, parça parça.

Pİ'nin Yaşamı'nın merak ettiğim tek olayı, sonu. kitabını tamamlamadan bıraktım.




3 Ocak 2013 Perşembe

Abusive books and movies

Turkey families applied to Headship of Education for that ‘Sugar Orange’ novel (Jose Mauro de Vascancelos) to get banned at schools. Families and headship tell that some profanities are in the book and these are dangerous for children. Headship of Education forwarded the applying to Education Ministry. 

Some teachers applied to Education Ministry for that ‘Of Mice and Men’ novel (John Steinbeck) to got away from the list 100 basic books of Ministry. They tell that some erotic passages are in the novel and these are dangerous for children.

Turkey Culture Ministry said that ‘killing them softly’ movie was so abusive and it mustn’t has released in Turkey. Although he said it must has been removed from releasing.

Hahaha.