24 Nisan 2013 Çarşamba

Hikaye 2


            Yağmur başladı. Büyük mezar taşının dibine oturdu, hırkasını taşın tepesinden ayaklarına kadar gerdi. İlk kez tatil için geldiği küçük kentin sokaklarının en uzak noktasına kadar ilerlerken paslı kapının önünde bulmuştu kendini. Dizlerindeki pas izlerini çamur zannedip şaşırdı, ama mezarlığı gördüğünde yaşadığı şaşkınlık daha büyüktü. Bu kentten kimse ölmezdi, ölen de başka şehirlere götürülürdü. O zaman bu ölüler kimdi, kimindi?
            Yağmur başladı. İnsanların koşuşturarak içine doluştuğu bir dükkânın tentesine sığındı. İçeriden pencereyi açan el bir bardak çay uzattı. Yolda ilerlerken işyerine en kısa mesafedeki çay ocağının önünde bulmuştu kendini. Camdaki buhardan içeriyi göremediği için bütün sokağın oraya sığındığını zannedip şaşırdı, ama diğer tentelerin altında da çay içenleri gördüğünde yaşadığı şaşkınlık daha büyüktü. Bu sokakta kimse ocakların önünde çay içmezdi, içemezdi. O zaman yağmurdan kaçmak, kime kaça mal olmuştu, kime ne kadar kazandırmıştı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder